Jane Maryam


 


    Evgeny Grinko'yu bilmeyen var mıdır bilmem. Ama bilmemenin büyük bir kayıp olduğunu düşünürüm. Jane Maryam bir İran ezgisidir aslında. Ama çok âlâ piyanoya uymuş ve modern bir ağıt halini almıştır. 

   Jane Maryam; soğuk bir sonbahar öğleden sonrasında, arkadaşlarınla eğlenmek için girdiğin sıcak bir kafenin kapısında göz göze geldiğin, kabuk bağlamaya başlamış yaralarını zorla sardığın eski aşkındır. 

     Manasız ayrılığın dile gelişidir. İçindeki burukluk, gözüne hücum eden bir avuç tozdur. Dudağını istemsizce kıvırıp "Böyle olmamalıydı!" deyişin, bir saniyelik selamdan sonra baş eğişin ama içindeki hunharca isyanın dile gelişidir.  

    Zamanın yavaşlayışı, düşüncenin hızlanışıdır. Kim bilir kaç kez tekrar tekrar, kendinle ve dahi Jane Maryam'in hayaliyle yapılan konuşmaların, kavgaların yapılışıdır. Sonunda cevap bulamayışın, hayata küfredişin, ama bunun yanında, kabullenişin bir parçasıdır.  

       Paylaşılan güzel zamanların geçmişte kalışı, gözlerde yâdın bakışıdır. Bir an Jane Maryam'i görüşteki tebessüm iken, bir an kaybedişteki gözyaşıdır.

  Jane Maryam, canım, yaşanabilecekken, geçip giden hayatların, yaşanamamışlığın ağıdıdır.  

      Ah Jane Maryam, Can Meryem!  
Jane Maryam Jane Maryam Reviewed by Bu saatte nerden geldiyse on Perşembe, Ekim 18, 2018 Rating: 5

3 yorum:

Kim Bilir dedi ki...

Nedendir bilmem yazıyı okuyunca platonik aşkım geldi aklıma. Şimdi evlendi. Ne acılar çektim, neler yaşadım da ruhu duymadı. İnsanoğlu ne garip...

Bu saatte nerden geldiyse dedi ki...

hepimizin platoniği yok mu? platonik sahibi olmak kaderimiz bizim :/
tüm yaşananların bir karşılığı olmalı diyor insan,tüm o duyguların acıların bir değeri olmalı; yoksa eğer, çok yazık!

Kim Bilir dedi ki...

Aynen öyle bu yaşananların bir değeri, mükâfatının olmadığını düşünmek bana da korkunç geliyor. Ama ben var olduğunu düşünüyorum.

Blogger tarafından desteklenmektedir.